Neler yeni

IRCForumları - IRC ve mIRC Yardım ve Destek Platformu - İRCforumlari

Duyuru; 📢

Forumda 'Tanıtım Yazısı' şeklinde Sitelerinizin Tanıtımını Yaparak sitenizi yükselte bilirsiniz.İRCForumları Ailesi İyi Forumlar Diler.!

PM Kuralları; 📢

Forumunda yer alan bir konuya istineden kesinlikle (özel mesaj) yolu ile destek talep etmeyiniz, zira bu tip alınan mesajlar kesinlikle cevapsız kalacaktır. İlgili konuya istinaden forumda destek konusu oluşturunuz.

İçerik hk; 📢

Sizde bilgi deneyim sahibi olduğunuz konu ve alanları forumda kolayca paylaşarak daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabilir, oluşturduğunuz ticari konular sayesinde kazanç elde edebilirsiniz.

Sosyal Medya Paketleri sohbet sohbet Reklam Reklam Reklam Sohbet Zamanı Reklam Reklam

~YİRMİ BEŞ NUMARANIN ÇOCUKLARI~

Yazar Suat Özge

Yeni Üye
17 Şub 2022
12
4
3
~YİRMİ BEŞ NUMARA'NIN ÇOCUKLARI~

Salim emmiden, ceviz bahçesinden başak yapmak için izin almıştım o gün.Yapraklar epey dökülmüş olduğu için dört kilo kadar ceviz bulabilmiştim. Ama sonbahar soğukları ve yırtık kara lastiklerimden giren çiğ sularıyla ıslanan çoraplarımdan dolayı epey üşümüştüm...

Muhtar'ın oğlu Hasan doğum günü olduğunu söylemişti bana bir önceki gün. Evde kutlayacaklarmış.Pasta yapmış annesi. Hemde üzerinde yaşı kadar mum yakılacak, sonrada Hasan üfleyecekmiş... Yirmi kardeştik.Köy halkı bizi ordu gibi gezerken gördüğünde, evimizin kapı numarası olan"yirmi beş numaranın çocukları"derdi kısaca. Ben orta sıralardan ondördüncü çocuğum... Adım Cengaver.Anne babam hiçbirzaman birinci defada adımı doğru bilemez. Su isteyecek olsalar,
-" Rıdvan.. Şey. Recai... Halil... Cengaver-"diye diye en sonunda belkide şans eseri doğru söylerler adımı. Kaç yaşında olduğumu bilmediğim için anneme sormuştum bende.
-" Yedi yaşındasın ama. Sonbahardan sonra çok şiddetli bir yağmur yağdıydı. O gün doğduğunu hatırlıyom ancak... Biliyon oğul.Hayri abinle, Selda ablandan hariç heçbirinize kafakağıdı çıkaramadı baban-" demişti...

Bir pasta alıp yedi tanede mum dikecektim üzerine. Ve çok istediğim ama hiçbirzaman alamadığım atariyi İnce Mehmet'in oğlundan ikinci el fiyatından alacaktım...Siyah beyaz televizyonumuza uyarsa ne ala. Evlerinin camından epey izlemişliğim vardı o atari oyunlarını...Ama birkere bike oynayamamıştım çok istesemde.

Tüccar Niyaziye topladığın dört kilo cevizi çok iyi fiyattan sattım. Kara lastiklerimin içine dolan sular, gacır gucur sesler çıkarırken, yarım saat uzaklıktaki kasabaya gidip küçük bir pasta satın aldım... Bakkaldanda yedi tane mum... Hava da bir saate kadar yağacak gibi duruyordu....Mevsimlerden sonbaharın hemen sonrası olduğu için
-"Bugün kesin benim doğum günüm-" diye sevine sevine evin yolunu tutmuştum.

Atari parasınıda cebimden düşmesin diye elimi cebime sokmuş halde parayı sıkı sıkıya tutuyordum...Kardeşlerimin ve benim ilk defa yiyeceğim pastanın tadını okadar merak ediyordum ki... Annem ustaca böler. Pasta küçükte olsa hepimize yetirir diye düşünüyordum. Babam eskicilik yapar. Çoğu zamanını ise arkadaşlarıyla masa başında geçirirdi...Babamın bize bayramda elini öptüğümüzde verdiği kesme şekerlerden başka birşey aldığını bilmem... Pek çalışmayı sevmediği için bu sefaleti çektiğimiz gelirdi ozamanlar aklıma...

Eve vardığımda sevinçten içim içime sığmıyordu. Ama bir gariplik vardı.Herkes sus pustu o gün...Ve sevinçle konuşmaya başladım. Evdeki suskunluğa aldırmadan,
-"Bugün benim doğum günüm... Kış'ın başlarında yağan yağmurda doğdun demedimi anam? Dışarıda öyle şiddetli yağmur yağıyorki.. Pasta aldım. Bakııııın. Ne kadar güzel değilmi? Yedi tanede mum aldım. Ama siz niye suskunsunuz? Ya gülsenize. Bu pasta çok tatlı olmalı-"diye kardeşlerime bakıp söylenirken, babam beni kaptığı gibi kendi odalarına götürdü. Hayri ağabeyimin bayramlık ve bana iki boy büyük elbiselerini giydirdiler apar topar.Annem kendi saçlarını taradığı kemik tarakla saçlarımı ıslayıp taramış, sonrada üçümüz misafir odasına gitmiştik.İlk defa babam elimi tutunca bir garip oldum. Genelde başıma vururdu birşey isteyeceği zaman...

Oturma odasında iyi giyimli, konuşması düzgün bir kadınla adam gördüğümde, babam,
-"Çok uslu çocuktur. Adı Cengaver. Size hiç zorluk çıkarmaz. Pişman olmazsınız beyim-" dediğinde birşeyler sezmeye başlamıştım. Sonra adam çantasından çıkarıp iki deste para verdi babama. İlk defa babamın dişleri görünürcesine güldüğünü hatırlıyorum... Çoğu zaman asık suratlı bir adamdı çünkü...

Sonra adamın karısı yanıma gelip yanaklarımı okşadı. Ve beni ellerimden tutup,bundan sonra onların çocuğu olacağımı söylediklerinde, babamın beni bir eşya gibi sattığını anlamış ve annemin eteklerine yapılmıştım can havliyle... Annem babamın korkusundan sarılamadı bile bana...

Ağlıyor, ağlıyordum... Beni evlatlık alan adam dışarıda sokağın başındaki arabasına götürmeye çalışırken, evdeki eski kilimlere takıyordum ayaklarımı. Kilimlerde benimle birlikte yuvalanıyor, iki büklüm oluyordu...

En sonunda babam sıkıca kucağına aldı beni. Ve doğruca arabaya götürdü... Tek diyebildiğim,
-"Kardeşlerimden, anamdan ayrılmak istemiyorum-" olmuştu...Fakat nafile. Ve birde yere düşen doğum günü pastam gözümde hayal meyal...

Saatlerce yol gittik.İsimlerinin Adnan ve Semra olduğunu öğrendiğim karı koca ne kadar benimle güzel konuşsalarda, annem ve kardeşlerimden ayrılmak içimi yakıyordu... İlk defa gördüğüm koca şehir İstanbul'un kalabalığı okadar şaşırtmıştı ki beni...Her yanımda insan olunca boğulacak gibi hissettim kendimi... Güzel bir eve gittik birlikte. Ve bundan sonra burada yaşayacağımızı söylediler... Güzel bir oda, oyuncaklar ve sınırsız imkanım olmuştu... İlk bir hafta doğru dürüst yemek dahi yemedim ayrılık acısından ...

Ama sonraları biraz alışır gibi oldum.Beni bir mal gibi satan babam rüyalarıma giriyordu.
-"Madem bakamayacaktın, madem satacaktın neden yirmi çocuk dünyaya getirdin? -" diye hesap soruyordum rüyamda...

İlk başlarda Adnan bey ve Semra hanım çok iyi davrandılar bana. Beş yıl sonra ise ALLAH kendi çocuklarını nasip ettiğinde onlara, Adnan bey beni evde fazlalık gibi görmeye başladı.. Tiksiniyordu sanki bana bakarken.... Küçücük hatalarda bağırıp dövmeye kadar gittiği oluyordu... Açlık cezaları, ve bitmek bilmez işkenceye birzamana kadar dayanabildim...

Bebekleriyle başbaşa kaldığım bir gün sevmek için kucağıma alayım derken sehbaya çarpmıştım bebeğin başını. Ve bebek ağlamaya başlayınca Adnan bey öyle sinirle yaklaştıki bana...
-"Gebertirim seni... Birdaha o çocuğa dokunduğunu görmeyim. Sokak süprüntüsü-" derken eline aldığı kemeriyle acımadan vuruyordu...Bedenim de dayanılmaz acılar hissederken, ona göre biraz daha insaflı olan Semra hanım babalığımı tutmuştu bana vurmaması için. O an kendi mi can havliyle sokağa attım. Ağlayarak arkama bakmadan koşabildiğim kadar uzağa koşmuştum, babalığım Adnan'dan kurtulabilmek için...

Ve hiç bilmediğim tanımadığım koca şehirde yalnız başımaydım artık. İlk gece okadar zor geçmişti ki benim için... Bir parktaki bankta yatmıştım. Üçüncü günden sonra açlıktan bayılmak üzereydim...Neredeyse yere düşmek üzereyken, üç tane adam geldi yanıma ve bana yemek vereceklerini söyleyip bir arabaya bindirdiler. En son hatırladığım yüzüme vuran bir ışık ve aynı adamlar tarafından koluma batırılan bir şiringanın iğnesiydi. Kendimden geçmişim... Gözlerimi açtığımda ise bir hastahane odasındaydım... Üzerimden elbiselerim çıkarılmış ve böbreğimin olduğu taraf çok acıyordu... Doktor haraket etmememi ve dikişlerimin açılmamasını söylemişti.... Vücudumdaki morlukları sorduğunda babalığımın yaptıklarını ve kısaca hayat hikayemi anlattım gözyaşkarıyla... Doktor,daha sonra polislerle konuşurken anladığıma göre beni kimsesiz olduğumu anlayan organ mafyası kaçırmış. Bir böbreğimi aldıkları sırada polis baskın vermese, işlerine yarayan tüm organlarımı alıp ölüme terk edeceklermiş beni....

Adının Ali İhsan olduğunu öğrendiğim doktorla çok iyi anlamıştım, hastahanede kaldığım bir ay içinde...Hergün bana şeker getirip başımı okşar yarama bakardı...

Ve birgün bana bu hayatta kimsesi olmadığını, eğer istersem bana bütün bu olanları unutturacağımı söylemişti... On iki yaşında sevgiye aç bir çocuk olarak Ali İhsan abinin teklifini kabul ettim.. Okadar iyi davran ki bana... Yirmi iki yaşına gelene kadar onun yanında kaldım... Fakat yaşlı kalbi ilk geçirdiği krize yenik düştü... Bana kendi soyadını vermiş ve iki ev bırakmıştı.Ömür boyu duacısı oldum Ali İhsan abinin... Haftada bir diyaliz makinasına bağlandığım hastahanede, Yeşim isminde dünyalar tatlısı bir kızla tanışmam en büyük şansımdı belkide bu hayatta...Okadar iyi bir insandıki... Tam bir yıl süren arkadaşlıktan sonra nişan kararı aldık... Hem anam, hem babam oldu Yeşim...Bir gün gazetede bir haber okurken annem ve birkaç kardeşimin resminin olduğu bir haber görmüştüm. Gözyaşlarıyla okuduğum bir haftalık haberde, çoğu yeri delik sobadan sızan kömür gazıyla büyük bir ailenin tüm fertlerinin öldüğünü, birtek kahvehanede olan babanın kurtulduğunu duyunca kahrolmultum.

-"Hala delik sobayı değiştirmemiş.Anana ve kardeşlerimede mezar oldu yirmibeş numara-" diye dövünüp ağlarken, yine Yeşim teselli etti beni...

Beş yıl nişanlı kalıp, çalıştık çabaladık ve kendi işimizi kurduk. Tam düğün günümüzde, gelinlik ve damatlığımızı giymiş Yeşim'i kuaförden çıkarırken, sokakta dilenen, oldukça pejmürde giyimli bir adam gördüm. Bedenimin titremesine mani olamamış doğruca koşup az uzaktaki evimize gittim. Olanca paramı alıp adamın arkasından yetiştim ve ellerine tutuşturdum. Adam gülümseyip teşekkürler etmiş yoluna giderken dizlerimin üzerine çöküp ağlamıştım.. Yeşim geldi arkamdan Ve,
-"Babandı değilmi? -" diye sorduğunda hıçkırıklarıma mani olamadım. Ve o adamın babam olduğunu söyledim.

Düğünün ertesi günü televizyon programında gördüğüm "Evlilik ehliyeti" kursuna katılmaya ikna etmiştim Yeşim'i. Bilinçli bir baba olmak için elimden gelen herşeyi yapacağıma dair söz verdim eşime...

İki gün sonra şiddetli yağmurdan zor atmıştım kendimi eve. O an masanın üzerinde bir pasta, pastanın üzerinde ise yedi tane mum olduğunu gördüğümde ne yapacağımı bilememiş, eşime sarılıp defalarca teşekkür edip ağlamıştım.Anlattığım hiçbirleyi unutmamıştı. Sonbaharın sonlarında şiddetli yağmur yağan o gün benim doğum günümdü...

Gözüm biran televizyona açılmış olan atari oyununa takıldığında dünyanın en mutlu adamı olmuştum....Benim adım Cengaver. Ve zorda olsa mutluluğu yakalayabildim...

İnsanlar ilgilenebilecekleri ve bakabilecekleri kadar çocuk dünyaya getirmeli... Evliliğe ehliyeti olan insanlar evlenmeli...

#Yazar #Suat #Özge
 

Benzer konular

shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst